Hissiyâtımın anlık çığlıklarının yer alacağı bu sayfada, yazılanlarda kendini bulan ya da yazılanlara kendini yakın bulan herkese yer var...

5 Aralık 2011 Pazartesi

Bir Kasım sonrası hüznüdür

Bir Kasım sonrası hüznüdür
Yüreğimi burkan.
Sonu da olsa baharın gidişi mi
Kışın gelişi mi bilinmez
Beni böylesine hüzne boğan.

Sarı sarı yaprakların
Ağıtlar eşliğinde ayrılışı mı dalından,
Soba bacalarının kararttığı gökyüzünü
Göremeyişimden mi ağlamam?
Üşüdüğü halde sokakta oynamaya doyamayan
Çocuğun gözyaşı mı yanaklarımı ıslatan?
Eşinin işten dönmesini bekleyen kadının
Korkuyla karışık merakı mı,
Yolda bin bir çile ve soğuk eşliğinde
Evine ulaşmaya çalışan adamın telaşı mı,
Yoksa günleri baba yolu gözlemekle geçen
Küçük bir çocuğun beklenti dolu bakışları mı
İçimde titreyip duran kelebeğin derdi?
Sahi bahar bitince yeryüzünden silinen kelebekler
Olabilir mi hüznümün sebebi?
Ya da masum masum bakınıp
Kapı önlerinde yemek artığı bekleyen bir kedi?
Her sene gurbet çilesi ve sıla hasreti çeken
Kırlangıçlar mı beni alıp götüren?
Her sabah sırtlarında koca çuvalları
Kağıt toplayan çilekeşler mi,
Her akşam cami avlusunda üşürken gördüğüm
Bana mendil uzatan minicik eller mi,
Bana benden yakın, Kaf Dağı' ndan uzak,
Evet ya da hayır ardında bir tuzak olup
Vicdanıma dert olan, sırtıma yük olan,
Gözlerime yaş, yüküme yoldaş olan?

Yoksa bahane ustası gönlüm mü
Suçluyken suçlu arayan?
Yazın sıcağından
Baharın bitişinden dem vurup,
Keşkelerini unutan...
İtiraf gibi dizelerin sonunda
Keşkelerini kanatan...

28 Kasım 2011 Pazartesi

Dünüme aglıyorum bu gece de.
Beni uykularımdan edip uyuşukluğa mahkum eden hatıralar defterimde. Geleceğin simdiden kül olmuş sayfaları ellerimde. Uçmasın derdindeyim, küçücük bir ümitle.

Dostlar yeni yeni hayaller salıyor yüreğime.
Hayal kırıkları, cam kırıkları gibi. İtiyorum hayalleri geldikleri sahile. Yüreğime batmasın kırıkları diye.

Ufkum karanlık ne zamandır. Gördügüm her ısıga koşsam da vardığım her yer karanlık..

16 Kasım 2011 Çarşamba

Umudun bittiği duvarda açılır yeni kapılar. Ve duvarlar önümüzü kapatmak için değil, yönümüzü olması gerektiği yere döndürmek için vardır.

En aşılmaz dediğim duvar, yol oldu geleceğime. Umudunu kaybetmeden önünde beklemekmiş bu işin sırrı.

Ezbere bilip bir anlık unuttuğum hakikatler kendilerini hatırlatırken uçuk bir tebessüm bıraktı dudağıma bir kez daha. Gözyaşlarını duvarları bile eritebilen bir iksire dönüştürene binlerce hamd ü senalar...

15 Kasım 2011 Salı

Hayli zaman sonra nihayet aldım elime yazıyı. Ne çıkacak parmak uçlarımdan, meçhul. Ama yazacağım. Maksat; sadece kalbimin kilidini açmak. Yeniden ben olmaya yelken açmak...
Yazmak...
Dünya ayaklanıp üzerime yürüdüğünde, en emin sığınağım. Çığlıklarımla dövdüğüm duvarları asla ağyara duyurmaz feryadımı. Dinler ve susar.
Beni bir yazılarım anlar. Anlar ve bir bilge gibi susar. Susmasıyla yol gösterir, yol açar ufkumun derinliklerinde.
Yazdıktan sonra varlığa ve hatta cisme bürünür yazılarım. Karşıma alır halleşirim onlarla. Bir yerlede görünce eski bir dostun gözlerinde kaybolur gibi tebessüme uğrar dudağım.
Yazmak benim dermanım, yazamamaksa imtihanım. Uzunca zamandır bu imtihanla sınanmaktayım. Bu yazı imtihanda soru kağıdını yırtmak gibi, biliyorum. Ve yırtmak çözüm değil. Kağıdı doğrularla doldurmak hüner. Ama sınav kağıdına yenilmediğini bilmek iyi bir başlangıç olsa gerek.

Amatör kalbimin amatör serzenişleri...